8.03.2009

Japonya'dan gelen hediye silsilesi!

Yuki Japonya'ya döndüğünde, bana yakisoba sosu yollayacağını söylemişti. Adresimi istedi, yolladım. Sonra tutuşmuş bir şekilde bana tekrar mesaj attı. Posta kodumu yazmamışmışım nasıl gelecekmiş paket! Dedim, o kadar da sorun değil posta kodsuz da gelir, sen sadece benim yazdıklarımı geçir paketin üstüne yeter! Aşırı bir ısrarla zorla benden yıllardır ezberleyemediğim posta kodumu arattırıp aldı. Neyse... Nihayetinde "sosu sana yolladım, ne zaman gelir bilmem" diyip "tembel türkler" diye de peşine ekleyivermiş :)
Bir gün evden çıkaduruyordum ki posta kutuma PTT'den kağıt gelmiş. Gelmişler de bulamamışlar. Halbuki kağıt, benim kağıdı bulduğum gün gelmiş ve ben o gün ilk kez evden çıkıyordum. Yalancılar... Koşup paketi alıp eve döndüm. Ben sadece sos beklerken bir sürü şey yollamış. Sağolsun hepsini de o kadar güzel paketlemiş ki her birini açmam dakikalarımı aldı =)

Kutuda ilk olarak elime ulaşan 2 adet sake idi. Sake ama nasıl sake =) Bu şekilde içki satıldığını da ilk kez gördüm doğrusu! Mübarek nesquick! Sağolsun yani yollamış. Lafımız Yuki neden böyle bişey yollamış diye değil, kutu komik =) Neyse, sakelerin biri burada tanıştığı bir arkadaşımız için, diğeri ise Skingrat içinmiş. İki kutudan da nasiplendim gerisi benim için önemli değil =) Bir kere daha sake içmiştim. Ama o sake parti sakesiydi. Sakeler tür tür oluyormuş. Benim içtiğim 2 ayrı sake de tat olarak birbirini andırıyordu. Beyaz şarap ve şampanya karışımı tatlımtrak bir tadı var. Herkes hoşlanmayabilir belki. Muallak bi tat! Ama ben seviyorum... İşte bunu seviyorum! Barabbabbab ba...

Sakelerden sonra elime gelen diğer şey ise bir mangaydı. Adı Nana! Görünce "oleeey" dedim içimden. Ama içimden... Daha sonra gördüğüm ise beni pek mutlu etmedi. Manga benim Japonca'dan arkadaşım Burcu içindi... Üzerindeki notu okuduktan sonra anladım. Niye üzüldüm bilmiyorum. Sanki oturup abidik gubidik manga okuyacağım! Ama kitap ya, renkli ya, ilgimi çekti birden. Sonra kendi kendimi telkin ettim sana başka manga mı yok kızım diye =) Nitekim mangayı sahibesine verdim gitti...

Daha sonra iki çift hashi gördüm (Yemek çubuğunun Japonca adını yazayım da havam olsun). Üzerlerinde Kabuki resimleri var. Birinde erkek birinde de kadın karakteri var. Çok güzeller.

Evetti. Ve işte yakisoba sosuydu! (Ve bağlacı ile cümleye başlanmaz çıt çıt çıt...) Çok da büyük bir sos değil. En fazla iki kere yapılabilir diye düşünüyorum. Daha tadına bakmadım, denemedim. Karşı komşum(eski ev ve lise arkadaşım) ve erkek arkadaşına yapmak için söz verdim. Beraber yiyeceğiz. Göya ne zamandır yapıcaz ama hala yapamadık... Umarım matah bir şeydir! Yakisoba sossuz yakisoba olmazmışmış. Bakalım olur mu olmaz mı... Bu da benim aklıma "Rus salatasız kumpir mi olur!?" diye hönküren kumpirci şahsı getirdi. Arkadaşım "Kumpir istiyorum ama rus salatası olmasın lütfen" dediğinde hönkürülmüş bişeydi... Şimdilerde mottom oldu...


Globalleşen dünyamızda en sevdiğimiz cıncırık Hello Kitty! Neyse bu! Pazar donlarında, telefon kılıflarında, uyduruk pijamalarda... Her yerde!!! Artık görünce insanın midesini bulandırıyor. İlgi de çekmiyor! Yuki'nin dediğine göre Türkiye'deki tüm Hello Kittyler fake imiş. Ben bilmem. Sahte & gerçek takıntım olmadığından bu konu hakkında bilgim yok. Nihayetinde 2 adet hello kitty telefon süsü yollamış. Fotoğrafta görüneni aslında arkadaşım Billur için yollamış ama o 1 sene kadar Hollanda'da okuyacak. Paket ulaştığında o daha yeni gitmişti. Kısmet değilmiş =) Bana yolladığı ise suşi yapan bi hello kitty. Bir de üstünde zil var çıngır çıngır ötüyor. Aslında ben telefonumda telefon süsü kullanmayı çok severim ama telefonumu değiştirdim, çok kuul bi telefon olduğundan süs takma şeysi yok. Ben de kedim Miyu'nun tasmasına astım. Çok cici oldu, hatta biraz da gay oldu. Olsun...
Matsutake çorbası... Bir zamanlar Ankara'da yaşayan, köprü mühendisi olarak buraya getirtilen deli bir Japon amca vardı. Onun bloğunu okurdum zaman zaman. Yeni Türkçe öğrendiği için bloğuna hem Türkçe hem de Japoncasını yazardı. En ilgimi çeken de adamın deli gibi Japonya'dan matsutake mantarı getirtmesiydi. Orada bile kilosu türk parasıyla 40-50 lira civarı. Oysa o kargo ile getittiriyordu. Yuki'ye bunu anlattığımda "Ooo çok zengindir o zaman" demişti ve dalga geçmişti. Japonya'da da hazır çorbasını bulunca hemen bir hevesle onu da atıvermiş pakete =)) Çok sevindim. Ama gerçekten tadını merak etmiyorum...


4 çeşit de miso çorbası geldi. Miso, soya fasülyesine verilen ad. Soya fasülyesi ezmesinden yapılıyor bu çorba. Gerçekten tadı çok değişik. Yani herkese hitap edecek bir şey değil. Bana hiç hitap etmedi mesela. Yuki'nin yolladığı paketten 4 adet miso çıktı. 4'ü de farklı bir çeşit. Geçenlerde dayanamayıp bir tanesini deneyeyim dedim. Denemez olaydım. Sol tarafta görünen fotoğrafta, üstteki parlak paketlerin içinden soya fasülyesi ezmesi çıkıyor. Vıcık vıcık yumuşak bir şey. Alttaki beyaz paketlerden de yanda görünen çorbaların üstündeki gıldır gıcıklar. Önce kaseye ezme koyulup üzerine sıcak su boşaltılıyor. sonra da diğer paketteki şey ekleniyor ve yeşil paketin üstündeki şeylerden oluveriyor. Hani Türkiye'de paketin üstünde bir resim vardır, paketin içinde de ondan var sanırız, hiç bir zaman da öyle olmaz ya, bu çorba aynen de göründüğü gibi oluyor. Gerçekten kötü bir tat. Çaktırmadan da bir balık tadı ve kokusu geliyor insana...
















İki tane de yemek kitabı geldi. Biri Miso çorbaları diğeri ise Yakisoba tarifleri. Malzemelerine baktım da, neredeyse çoğu Türkiye'de yok...

Yuki'nin yaşadığı yer olan Fukuoka'ya ait bir adet yerel dergi ve broşürümtrak
birşeyler yollamış. Henüz bakmaya fırsat bulamadım.



















İşte, bu da çikolata. Aynı paketin üstünde göründüğü gibi. Tadı da, bildiğimiz çubuk kraker, erimiş bitter çikolataya batırılmış. Hayal etmesi çok da zor değil... Burada hediyeler bitti sanırım. Tabii unuttuğum kalmadıysa =))
Görüşürüz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder